11 Temmuz 2008 Cuma

BEBEK

BEBEK

Genç kadın, bebeğin güzelliği karşısında
büyülenmiş gibiydi. Kıvırcık sarı saçları, iri mavi gözleri,
kalkık bir burun ve küçük kırmızı dudaklarıyla
bir kartpostalı andıran bebek, kadının şimdiye kadar
gördüğü en cana yakın kız çocuğuydu.
Onun ipek yanaklarını daya doya öpmek ve
cennet kokusunu içine çekmek için eğildiğinde :
"Dokunma bana ..." diye bir ses duydu.
"Beni okşamaya hakkın yok senin..."
Kadın korkuyla irkilip etrafına bakındı.
Bebekle kendisinden başka içerde kimse yoktu.
Aynı sesi tekrar duyduğunda bebeğe döndü.
Aman Allahım!.. Yeni doğmuş gibi görünmesine rağmen
konuşan oydu. "Bana yaklaşmanı istemiyorum"
diye devam etti. "Hemen uzaklaş benden..."
Kadın, biraz olsun kendini toplayarak :
"Çocuklarımız hep erkek oluyor" dedi.
"Onlar da güzel ama kız çocukları başka.
Bu yüzden seni öpmek istedim."
"Beni öpemezsin" diye ağlamaya başladı bebek.
"Benim de seni öpemeyeceğim gibi..."
"Neden ?" diye sordu kadın."Neden öpemezsin ki ?"
Bebek, hıçkırıklara boğulurken :
"Bunun sebebini bilmen gerekir" dedi.
"Düşünürsen mutlaka bulacaksın..." Kadın, neler olup
bittiğini hatırlamak üzereyken kendine geldi.
Özel bir hastanenin en lüks odasında yatıyor
ve narkozun tesirinden midesi bulanıyordu.
Aile dostları olan tanınmış doktor,
odayı dolduran çiçeklerden bir tanesini
vazodan çıkartıp kadına uzatırken :
"Geçmiş olsun hanımefendi" dedi.
"Başarılı bir kürtajdı doğrusu.
Ha..! Sahi, "kız"mış aldırdığınız bebek."


Cüneyt Suavi

BALON

BALON

Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi
takip ederken, şaşkınlığını gizleyemiyordu.
Onu hayrete düşüren şey,
"Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların
adamı nasıl havaya kaldırmadığı idi.
Baloncu dinlenmek için durakladığında o da duruyor
ve sonra yine takibe koyuluyordu. Bir ara adamın
kendisine baktığını farkederek ona doğru yaklaştı
ve bütün cesaretini toplayarak:

-Baloncu amca, dedi. Biliyor musun benim hiç balonum olmadı.
Adam çocuğu söyle bir süzdükten sonra:
-Paran var mı? diye sordu. sen onu söyle.
-Bayramda vardı, diye atıldı çocuk, önümüzdeki bayram yine olacak.
-Öyleyse bayramda gel, dedi adam. Acelem yok, ben beklerim.
Çocuk sessizce geri döndü. O ana kadar balonlardan
ayırmadığı gözleri dolu dolu olmuş, yürümeye bile mecali
kalmamıştı. Bir kaç adım attıktan sonra elinde olmadan
tekrar onlara baktığında, gördüklerine inanamadı.
Balonlar, her nasılsa adamın elinden kurtulmuş ve
yol kenarındaki büyük bir akasya ağacının dallarına takılmıştı.
Çocuk, olup bitenleri büyük bir merakla takip ederken,
baloncu ona doğru dönerek:

-Küçük, diye seslendi. Balonları ağaçtan kurtarırsan
birini sana veririm. Yapılan teklif,
yavrucağın aklını başından almıştı.
Koşarak ağacın altına doğru yöneldi ve ayakkabılarını
aceleyle fırlatıp tırmanmaya başladı.
Hedefine adım-adım yaklaşırken duyduğu heyecan,
bacaklarını kanatan akasya dikenlerinin acısını
hissettirmiyordu. Sincap çevikliğiyle balonlara
ulaştığında bir müddet onları seyretti ve
dallara dolanan ipi çözerek baloncuya sarkıttı.
Ancak balonlardan birisi iyice sıkıştığından
diğerlerinden ayrılmış ve ağaçta kalmıştı.
Çocuk onu kurtarmaya kalkışsa,
dikenlerden patlayacağını çok iyi biliyordu.
İster istemez balonu yerinde bırakıp
aşağıya indi ve adam dönerek:
-Birini bana verecektiniz, dedi. Hangisi o?
Adam elini tersiyle burnunu sildikten sonra:
-Seninki ağaçta kaldı evlat, dedi. İstersen çık al.
Çocuk bu sefer ayakta bile duramadı.
Kaldırım kenarına oturup baloncunun
uzaklaşmasını bekledikten sonra,
dallar arasında parlayan balona uzun uzun bakarak:

"Olsun", diye mırıldandı. "Olsun." Ağacın üzerinde
kalsa da, bir balonum var ya artık..

BABAMI İSTİYORUM

BABAMI İSTİYORUM

Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki
çocuğunu kapının önünde beklerken buldu.
Çocuk babasına, "Baba bir saatte ne kadar para
kazanıyorsun" diye sordu... Zaten yorgun gelen
adam, "Bu senin işin değil" diye cevap verdi.
Bunun üzerine çocuk "Babacım lütfen, bilmek
istiyorum" diye üsteledi. Adam "İllâ da bilmek
istiyorsan 20 milyon" diye cevap verdi. Bunun
üzerine çocuk "Peki bana 10 milyon borç
verir misin" diye sordu. Adam iyice sinirlenip,
"Benim senin saçma oyuncaklarına veya
benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi,
derhal odana git ve kapını kapat" dedi.
Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı.
Adam sinirli sinirli "Bu çocuk nasıl böyle şeylere
cesaret eder." diye düşündü. Aradan bir saat
geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve
çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını
düşündü, "Belki de gerçekten lazımdı"...
Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı...
Yatağında olan çocuğa, "Uyuyor musun" diye
sordu. Çocuk "Hayır" diye cevap verdi...
"Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana
az önce sert davrandığım için üzgünüm.
Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim" dedi...
Çocuk sevinçle haykırdı, "Teşekkürler
babacığım"... Hemen yastığının altından
diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın
suratına baktı ve yavaşça paraları saydı.
Bunu gören adam iyice sinirlenerek, "Paran
olduğu halde neden benden para istiyorsun?...
Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak
vaktim yok" diye kızdı... Çocuk "Param vardı
ama yeterince yoktu " dedi ve yüzünde
mahcup bir gülücükle paraları
babasına uzattı; "İşte 20 milyon...
Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım?..."

Ada

ADA

Bir zamanlar, bütün duyguların
üzerinde yaşadığı bir ada varmış:
Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve
tüm diğerleri, Aşk dahil.

Bir gün, adanın batmakta olduğu,
duygulara haber verilmiş.
Bunun üzerine hepsi,
adayı terketmek için
sandallarını hazırlamışlar.
Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş.
Çünkü, mümkün olan en son ana
kadar beklemek istemiş.
Ada neredeyse battığı zaman,
Aşk, yardım istemeye karar vermiş.
Zenginlik,
çok büyük bir teknenin içinde geçmekteymiş.
Aşk,
"Zenginlik, beni de yanına alır mısın?"
diye sormuş.
Zenginlik,
"Hayır, alamam. Teknemde çok fazla altın
ve gümüş var, senin için yer yok." demiş.
Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki
Kibir'den yardım istemiş.
"Kibir, lütfen bana yardım et!"
"Sana yardım edemem Aşk.
Sırılsıklamsın
ve yelkenlimi mahvedebilirsin."
diye cevap vermiş Kibir.
Üzüntü yakınlardaymış
ve Aşk, yardım istemiş:
"Üzüntü, seninle geleyim..."
"Off, Aşk, o kadar üzgünüm ki,
yalnız kalmaya ihtiyacım var."
Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş
ama o kadar mutluymuş ki,
Aşk'ın çağrısını duymamış.
Aşk, birden bir ses duymuş:
"Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..."
Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş.
Aşk o kadar şanslı ve
mutlu hissetmiş ki kendini
onu yanına alanın kim olduğunu
öğrenmeyi akıl edememiş.

Yeni bir kara parçasına vardıklarında,
Aşk'a yardım eden, yoluna devam etmiş.
Ona ne kadar borçlu olduğunu
farkeden Aşk, Bilgi'ye sormuş:
"Bana yardım eden kimdi?"
"O, Zaman'dı" diye cevap vermiş Bilgi.
"Zaman mı?
Neden bana yardım etti ki?"
diye sormuş Aşk.
Bilgi gülümsemiş:
"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar
büyük olduğunu anlayabilir..."

Kısa Hikayeler, Kısa Öyküler

Kısa Hikaye (Öykü) gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı aktaran kısa düz yazı şeklindeki anlatıya öykü veya eski adıyla hikâye denir. Kısa oluşu, yalın bir olay örgüsüne sahip olması, genellikle önemli bir olay ya da sahne aracılığıyla tek ve yoğun bir etki uyandırması ve az sayıda karaktere yer vermesiyle roman ve diğer anlatı türlerinden ayrılır. Öyküde, olayın geçtiği yer sınırlı, anlatım özlü ve yoğundur. Karakterler belli bir olay içinde gösterilir. Bu karakterlerin de çoğu zaman sadece belli özellikleri yansıtılır. Konu tümüyle düş ürünü olabilir, ya da son derece gerçekçidir. Genellikle ironik bir rastlantı yoluyla yaratılan özel bir an üzerindeki yoğunlaşma sürpriz sonlara olanak verir. Eski Yunan’daki fabl ve kısa romanslar, Binbir Gece Masalları öykünün habercileridir. Ama öykü ancak 19. yüzyılda romantizm ve gerçekçilik akımlarının yaygınlaşmasıyla edebi bir tür haline gelebildi. Edgar Allan Poe’nin Grotesk ve Arabesk öyküleri adlı eseriyle yalnızca Amerika Birleşik Devletleri’nde değil Avrupa’da da etkili oldu. Almanya’da Heinrch von Kleist, ve E. T. A. Hoffmann, psikolojik ve metafizik sorunları öykülerinde masalsı bir anlatımla yansıttılar. 20. yüzyıla girildiğinde öyküler ilk kez genellikle gazete ve dergilerde yayınlanıyor ve bu yüzden gazeteciliğe özgü yerel renkler taşıyordu. Bret Harte’nin öyküleri, Ruyard Kipling’in Hindistan’daki yaşamı anlatan öyküleri, Mark Twain’in Missisippi ve O. Henry'nin öyküleri bu özelliktedir. Rusya’da Gogol, Dostoyevski, Turgenyev ve Çehov’un öyküleri, öykü türünün edebi eserler arasında sağlam bir yere oturmasına büyük katkı sağladı. Türkiye'de öykü ya da hikaye kavramı diğer yeni türler gibi Tanzimat'tan sonra edebiyatımıza girmiştir. Öykünün bizdeki ilk gerçek temsilcisi olarak Ömer Seyfettin'i görmek mümkündür. Falaka,Başını Vermeyen Şehit,Pembe İncili Kaftan gibi dönemin sosyal olaylarını gözler önüne seren Ömer Seyfettin çok sayıda hikayesiyle Türkiye'de hikayeciliğin gelişmesine çok büyük katkı sağlamıştır.

Tekerlemeler

TEKİR
Bir iki tombul tekir
Camdan bakar
Başına takar
Hop hop, altın top

MISTIK
Mustafa, Mıstık,
Arabaya kıstık,
Üç mum yaktık,
Seyrine baktık.

LEYLEK
Leylek leylek havada,
Yumurtası tavada,
Gel bizim hayata,
Hayat kapısı kitli,
Leyleğin başı bitli.

KUZU
Kuzu kuzu me
Bin tepeme
Haydi gidelim
Ayşe teyzeme.

YAĞMUR
Yağ yağ yağmur,
Teknede hamur,
Bahçede çamur,
Ver Allah'ım ver,
Sicim gibi yağmur.

KARGA
Karga karga "gak" dedi,
"Çık şu dala bak" dedi,
Karga seni tutarım,
Kanadını yolarım.

PORTAKAL
Portakalı soydum,
Başucuma koydum.
Ben bir yalan uydurdum,
Duma duma dum.
Duma duma dum.
Öğretmeni kandırdım,
Kandırdım. OYUN
Oooo.....
İğne battı,
Canımı yaktı,
Tombul kuş Arabaya koş.
Arabanın tekeri,
İstanbul'un şekeri.
Hop Hop altın top,
Bundan başka oyun yok.

HANIM KIZI
Çan çan çikolata,
Hani bize limonata?
Limonata bitti,
Hanım kızı gitti.
Nereye gitti?
İstanbul'a gitti.
İstanbul'da ne yapacak?
Terlik pabuç alacak.
Terliği pabucu ne yapacak?
Düğünlerde,
Şıngır mıngır oynayacak.

KEÇİLER
Ayşe Hanımın keçileri,
Hop hop hopluyor,
Arpa, saman istiyor,
Arpa, saman yok,
Kilimcide çok.
Kilimci kilim dokur,
İçinde bülbül okur.
İki kardeşim olsa,
Biri ay, biri yıldız,
Biri oğlan, biri kız,
Hop çikolata çikolata,
Akşam yedim salata,
Seni gidi kerata.

SINIFLAR
Mini mini birler,
Çalışkandır ikiler,
Mavi gözlü üçler,
Dayak yiyen dörtler,
Misafirdir beşler,
Altılar, altınımı çaldılar,
Yediler, yemeğimi yediler,
Sekizler, semizdirler,
Dokuzlar, doktor oldu,
Onlar bizi okuttu.

EBE
Ebe ebe gel bize
Uzaktan vur elimize
Eğer vuramazsan
Ebesin ebe
Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi,
Bunu sana kim dedi?
Diyen dedi on yedi
Yağlı böreği kim yedi?

TAVUK
Pazara gidelim,
Bir tavuk alalım,
Pazara gidip,
Bir tavuk alıp ne yapalım?
Gıt gıdak diyelim.
Happur huppur,
Happur, huppur yiyelim.

TOP
Bir iki üç
Söylemesi güç
Sana verdim bir elma
Adını koydum Fatma
Hop hop hop
Bir büyük altın top

DEDE
Altı kere altı otuz altı
Dedemin sakalı yolda kaldı
Sakalını aldı dereye attı
Dedem sakalsız kaldı EV
Evli evine
Köylü köyüne
Evi olmayan
Sıçan deliğine

İĞNE
Ooooo
İğne iplik
Derme diplik
Çelik çubuk
Sen çık.

NACAK
Nacak sapına
İki kes
Bir sana
Biri de bana

HEDİYE
Kızın adı Hediye
Ekmek vermez kediye
Kedi gider Kadıya
Kadının kapısı kitli
Hediyenin başı bitli

EL EL EPENEK
El el epenek
Elden düşen kepenek
Kepeneğin yarısı
Keloğlan'ın karısı

KARNIM AÇ
Karnım aç
Karnına kapak aç
Değirmene kaç
Değirmenin kapısı kitli
Heybaşı bitli

DEĞİRMEN
Değirmene girdi köpek
Değirmenci vurdu kötek
Geldi yedi köpek
Hem kötek
Hem yedi köpek

ALİ DAYI
Ali dayının keçileri
Kıyır kıyır kişniyor
Arpa saman istiyor
Arpa saman yok
Kilimcide çok
Kilimci kilim dokur

ÇARŞI
Çarşıya gittim
Eve geldim hanım yok
Bebek ağlar beşik yok
Çorba taşar kaşık yok
Ali baba öldü tabut yok

HAKKI
Hakkı hakkının hakkını yemiş.
Hakkı Hakkı'dan hakkını istemiş.
Hakkı Hakkıya hakkını vermeyince
Hakkı da Hakkı'nın hakkından gelmiş.

HASAN
Hasan Hasan
Helvaya basan
Kapıyı kıran
Kızı kaçıran

KÜÇÜK DOSTUM
Küçük dostum gelsene
Ellerini versene
Ellerimizle şap şap
Ayaklarımızla rap rap
Bir şöyle, bir böyle
Dans edelim seninle.

ELLERİM PARMAKLARIM
Sağ elimde beş parmak,
Sol elimde beş parmak
Say bak, say bak, say bak.
Hepsi eder on parmak.
Sen de istersen saymak
Say bak, say bak, say bak.
Hepsi eder on parmak.

ALİ
Ali baksa dum dum
Sakalına kondum
Beş para buldum
Cebime koydum

KUZU
Kuzu kuzu mee
Bin tepeme
Haydi gidelim
Hacı dedeme
Hacı dedem hasta
Mendili bohça
Kendisi hoca

KOMŞU, KOMŞU
-Komşu, komşu !
-Hu, hu!
-Oğlun geldi mi?
-Geldi
-Ne getirdi?
-İnci, boncuk.
-Kime, kime?
-Sana, bana.
-Başka kime?
-Kara kediye
-Kara kedi nerede?
-Ağaca çıktı
-Ağaç nerede?
-Balta kesti
-Balta nerede?
-Suya düştü.
-Su nerede?
-İnek içti.
-İnek nerede?
-Dağa kaçtı.
-Dağ nerede?
-Yandı, bitti kül oldu

TAVŞAN
Kapıdan tavşan geçti mi?
Geçti
Tuttun mu?
Tuttum
Kestin mi?
Kestim
Tuzladım mı?
Tuzladım
Pişirdin mi?
Pişirdim
Bana ayırdın mı?
Ayırdım
Hangi dolaba koydun?
Çık çık dolaba koydum
Haydi, al getir
Getiremem
Neden getiremezsin?
Kara kediler yemiş.
Vay vay, miyav

NEREDEN GELİRSİN?
Nerden gelirsin?
Zikzak kalesinden.
Ne gezersin?
Açlık belasından.
Nerde yattın?
Beyin konağında.
Altına ne serdiler?
Perde.
Desene kupkuru yerde.
Bıyıkların neden yağ oldu?
Bıldırcın eti yedim.
Bıldırcın yağlı mıydı?
Gökte uçarken gördüm.
Saçların neden ağardı?
Değirmenden geldim.
Değirmen dönüyor mu?
Zımbırtısını duydum.
Ayakların neden ıslandı?
Çaydan geçtim.
Çay derin miydi?
Köprüyü dolaştım,
İşte geldim sana ulaştım.
CAM
Bir cam
İki cam
Üç cam
Dört cam
Beş cam
Altı cam
Yedi cam
Sekiz cam
Dokuz cam
On cam
Bu da benim amcam.

Eveleme develeme
Evvel altı elma yedi
Seren sekiz serçe dokuz
Tarmanın topu kara
A devenin çatı kara

EBE
Ebe ebe nerede
Su doldurur derede
Dere boyu çalılık
Derede olur balık
Şu ebe de ne alık
Oltamı attım,
Balığı tuttum.
Balık suya dalamaz,
Ebe beni bulamaz.
Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi
Bunu kim dedi,
Diyen dedi on yedi,
Yağlı böreği kim yedi?

ELLERİM
Ellerim tombik tombik,
Kirlenince çok komik
Kirli eller sevilmez
Güzelliği görülmez
Dişlerim bakım ister
Hele saçlar, hele scalar
Uzayınca tırnaklar
Kirlenince kulaklar
Bize pis derler, pis derler
DEVE
Eveleme develeme
Evvel altı elma yedi
Seren sekiz serçe dokuz
Tarmanın topu kara
A devenin çatı kara.
PATLICAN
Patlıcan var patlıcan,
Patlasın senin kocan.
Şisko şisko biberler,
Arabaya bindiler.
Elmalar yedi buçuk,
Onu yedi, bir çocuk.
Patlıcandan bıktım,
Ben oyundan çıktım!
KOMŞU
Komşu komşu huu...
Sırtındaki ne?
Arpa
Kaça sattın
Kırka
Eve ne aldın?
Hırka
Çocuğa ne aldın ?
Halka
BÖREK
Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi,
Bunu sana kim dedi?
Diyen dedi on yedi,
Yağlı böreği kim yedi?
SINIFLAR
Mini mini birler,
Çalışkandır ikiler,
Mavi gözlü üçler,
Dayak yiyen dörtler,
Misafirdir beşler,
Altılar, altınımı çaldılar,
Yediler, yemeğimi yediler,
Sekizler, semizdirler,
Dokuzlar, doktor oldu,
Onlar bizi okuttu.
HANIM KIZI
Çan çan çikolata,
Hani bize limonata?
Limonata bitti,
Hanım kızı gitti.
Nereye gitti?
İstanbul'a gitti.
İstanbul'da ne yapacak?
Terlik pabuç alacak.
Terliği pabucu ne yapacak?
Düğünlerde,
Şıngır mıngır oynayacak.
PİTİ PİTİ
Ooooopiti piti
Kremanın sepeti
Terazi lastik jimnastik
Biz size geldik bitlendik
Hamama gittik temizlendik
Dik Dik Dİk
Son dersimiz matematik

KUZU
Kuzu kuzu mee,bin tepeme
Haydi gidelim Ayşe teyzeme.

ÜŞÜDÜM
Üşüdüm üşüdüm,daldan elma düşürdüm,
Elmamı yediler,bana cüce dediler
Cücelikten çıktım,ablama vardım,ablam hasta,çorbası tasta
alçık balçık sen bu oyundan çık.

KEDİ
İğnem düştü yakamdan,kedi geldi arkamdan,
Gelme kedi gelme,annem bakıyor balkondan.

TEK TEK TEKERLEME
Tek tek tekerleme,üstü kaymak şekerleme,
Dereye düşme çok soğuk, söyle bana çarçabuk.


SAKSAĞAN
Saksağan sek sek,kuyruğu tümsek
Kuyruğuna binelim bizim köye gidelim.

BÖREK
Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi,
Bunu sana kim dedi?
Diyen dedi on yedi,
Yağlı böreği kim yedi?


CAM
Bir cam
İki cam
Üç cam
Dört cam
Beş cam
Altı cam
Yedi cam
Sekiz cam
Dokuz cam
On cam
Bu da benim amcam.


HANIM KIZI
Çan çan çikolata,
Hani bize limonata?
Limonata bitti,
Hanım kızı gitti.
Nereye gitti?
İstanbul'a gitti.
İstanbul'da ne yapacak?
Terlik pabuç alacak.
Terliği pabucu ne yapacak?
Düğünlerde,
Şıngır mıngır oynayacak.


KARGA
Karga karga "gak" dedi,
"Çık şu dala bak" dedi,
Karga seni tutarım,
Kanadını yolarım.

KEÇİLER

Ayşe Hanımın keçileri,
Hop hop hopluyor,
Arpa, saman istiyor,
Arpa, saman yok,
Kilimcide çok.
Kilimci kilim dokur,
İçinde bülbül okur.
İki kardeşim olsa,
Biri ay, biri yıldız,
Biri oğlan, biri kız,
Hop çikolata çikolata,
Akşam yedim salata,
Seni gidi kerata.



KOMŞU, KOMŞU
-Komşu, komşu !
-Hu, hu!
-Oğlun geldi mi?
-Geldi
-Ne getirdi?
-İnci, boncuk.
-Kime, kime?
-Sana, bana.
-Başka kime?
-Kara kediye
-Kara kedi nerede?
-Ağaca çıktı
-Ağaç nerede?
-Balta kesti
-Balta nerede?
-Suya düştü.
-Su nerede?
-İnek içti.
-İnek nerede?
-Dağa kaçtı.
-Dağ nerede?
-Yandı, bitti kül oldu.



MISTIK

Mustafa, Mıstık,
Arabaya kıstık,
Üç mum yaktık,
Seyrine baktık.



OYUN
Oooo..
İğne battı
Canımı yaktı
Tombul kuş
Arabaya koş
Arabanın tekeri
İstanbul un şekeri
Hop hop
Bundan başka
oyun yok.



ÖRDEK
Çık çıkalım
Çayıra
Yem verelim
Ördeğe
Ördek yemi yemeden
Ciyak miyak
Demeden
Aldım baktım
Kimi çıkardım



LEYLEK
Leylek leylek havada,
Yumurtası tavada,
Gel bizim hayata,
Hayat kapısı kilitli,
Leyleğin başı bitli.


PATLICAN
Patlıcan var patlıcan,
Patlasın senin kocan.
Şisko şisko biberler,
Arabaya bindiler.
Elmalar yedi buçuk,
Onu yedi, bir çocuk.
Patlıcandan bıktım,
Ben oyundan çıktım!




TOP
Bir iki üç
Söylemesi güç
Sana verdim bir elma
Adını koydum Fatma
Hop hop hop
Bir büyük altın top

Al şu takatukaları, takatukacıya götür.
Takatukacı takatukaları takatukalamazsa,
takatukaları taka tukalatmadan geri getir.

Eller pekmezlenmiş de biz pekmezlenmemişiz.

Bir berber bir berbere
bre berber gel beraber
bir berber dükkanı açalım demiş.

Hakkı hakkının hakkını yemiş.
Hakkı Hakkı’dan hakkını istemiş.
Hakkı Hakkıya hakkını vermeyince
Haklı da Hakkı’nın hakkından gelmiş.

İndin dereye silindim silindim çıktım.

Iramazan
Irgatları ıramazan irgadamadan al da gel.

Yağmur yağarsa raylar ıslanır, yağmur yağar saraylar ulanır.

Karnım aç
Karnına kapak aç
Değirmene kaç
Değirmenin kapısı kitli
Heybaşı bitli

Nacak sapına
İki kes
Bir sana
Biri de bana

Kızın adı Hediye
Ekmek vermez kediye
Kedi gider Kadıya
Kadının kapısı kitli
Hediyenin başı bitli

El el epenek
Elden düşen kepenek
Kepeneğin yarısı
Keloğlan’ın karısı

Incık, mıncık
Sen dur, sen çık
Hasan Hasan
Helvaya basan
Kapıyı kıran
Kızı kaçıran

Değirmene girdi köpek
Değirmenci vurdu kötek
Geldi yedi köpek
Hem kötek
Hem yedi köpek

Ali dayının keçileri
Kıyır kıyır kişniyor
Arpa saman istiyor
Arpa saman yok
Kilimcide çok
Kilimci kilim dokur

İçinde bülbül benim olsa
İki kardeşim olsa
Biri ay biri yıldız
Biri oğlan biri kız

Delmişler, dakmışlar
Bunu böyle yapmışlar
Delmiyelerdi, dakmıyalardı
Bunu böyle yapmıyalardı

Bir ikidir bir iki
Beş altındır, beş, altı
İnanmazsan say da bak
On altı, on altı

Selamün aleyküm
Aleyküm selam
Nereye gidiyon?
Daha gidiyom
Neye gidiyon
Al şu takatukaları,takatukacıya götür.Takatukacı takatukaları takatukalamazsa,takatukaları taka tukalatmadan geri getir.
Eller pekmezlenmiş de biz pekmezlenmemişiz.
Bir berber bir berbere bre berber gel beraber bir berber dükkanı açalım demiş.
Hakkı hakkının hakkını yemiş.Hakkı Hakkı'dan hakkını istemiş.Hakkı Hakkıya hakkını vermeyince Haklı da Hakkı'nın hakkından gelmiş.
İndin dereye silindim silindim çıktım.
Iramazan

Irgatları ıramazan irgadamadan al da gel.
Yağmur yağarsa raylar ıslanır,yağmur yağar saraylar ulanır.
Karnım aç
Karnına kapak aç
Değirmene kaç
Değirmenin kapısı kitli
Heybaşı bitli
Nacak sapına
İki kes
Bir sana
Biri de bana
Kızın adı Hediye
Ekmek vermez kediye
Kedi gider Kadıya
Kadının kapısı kitli
Hediyenin başı bitli
El el epenek
Elden düşen kepenek
Kepeneğin yarısı
Keloğlan'ın karısı
Incık, mıncık
Sen dur, sen çık
Hasan Hasan
Helvaya basan
Kapıyı kıran
Kızı kaçıran
Değirmene girdi köpek
Değirmenci vurdu kötek
Geldi yedi köpek
Hem kötek
Hem yedi köpek
Ali dayının keçileri
Kıyır kıyır kişniyor
Arpa saman istiyor
Arpa saman yok
Kilimcide çok
Kilimci kilim dokur
İçnde bülbül benim olsa
İki kardeşim olsa
Biri ay biri yıldız
Biri oğlan biri kız
Delmişler, dakmışlar
Bunu böyle yapmışlar
Delmiyelerdi, dakmıyalardı
Bunu böyle yapmıyalardı
Bir ikidir bir iki
Beş altındır, beş, altı
İnanmazsan say da bak
On altı, on altı
Selamün aleyküm
Aleyküm selam
Nereye gidiyon?
Daha gidiyom
Neye gidiyon
Ebe ebe nerede
Su doldurur derede
Dere boyu çalılık
Şu ebe de ne alık
Ebe suya dalamaz
Arasada bulamaz
Ene nene bulamaz
Ben sana küstüm
Mini mini birler
Çalışkan ikiler
Tebmbel üçler
Dayak yiyen dörtler
Beşler makine gibi işler
Altılar altını çaldılar
Yediler yemeğimi yediler
Sekizler seksek olup gittiler
Dokuzlar toktor olup gittiler
Onlar kırmızı donlar
Armudu kestim
Tavana astım
Tap dedi düştü
Ali baksa dum dum
Sakalına kondum
Beş para buldum
Çarşıya gittim
Eve geldim hanım yok
Bebek ağlar beşik yok
Çorba taşar kaşık yok
Ali baba öldü tabut yok
Ooo iğne miğne
Ucu düğme
Filifilince
Kuş dilince
Horoz öttü
Tavuk tepti
Bülbül kızı
Selamına dua etti

Alçık balçık
Sana dedim sen çık
Hakkı Hakkı'dan hakkını istedi
Hakkı Hakkı'nın hakkını vermeyince
Hakkı Hakkı'nın hakkından geldi
Değirmene girdi köpek
Köpeği aldı köpek
Köpeği yedi köpek
Köteği yedi köpek
Kuzu kuzu mee
Bin tepeme
Haydi gidelim
Hacı dedeme
Hacı dedem hasta
Mendli bohça
Kendisi hoca
Kapıdan tavşan geçti mi?
Geçti
Tuttun mu?
Tuttum
Kestin mi?
Kestim
Tuzladım mı?
Tuzladım
Pişirdin mi?
Pişirdim
Bana ayırdın mı?
Ayırdım
Hangi dolaba koydun?
Çık çık dolaba koydum
Haydi al getir
Getiremem
Neden getirimezsin?
Kara kediler yemiş.
Vayı vay, miyav

Tekerleme Nedir?

Tekerlemeler sözlüklerde "ağızda yuvarlanan söz, saçma sapan söz, eşsesli kelimelerle kurulu konuşma" anlamlarına gelen tekerleme masal, hikaye, bilmece, halk tiyatrosu gibi bazı edebi türler içinde veya bağımsız olarak söylenen ölçülü ve kafiyeli sözlerdir.

Tekerlemeler çokluk çocuk folklorunda hoşça vakit geçirmek, konuşma kabiliyeti kazanmak, oyunlarda eş ve ebe seçmek için bu yola başvurulur. Masal tekerlemesi, oyun tekerlemesi gibi adlar alırlar. En çok çocuk oyunlarında, masalların baş, orta ve sonunda söylenirler. Yöreye göre değişik isimle de söylenirler. Doğu Anadolu’da döşeme, Güney Anadolu’da sayışma denir. Karagöz ve ortaoyununda muhavere, çocuk oyununda ebe, çıkarmada ise sayışma diyebiliriz. Türk edebiyatında ilk tekerleme örneklerine XI. yüzyıldan itibaren rastlanır. Divanü Lügati’t Türk’te bazı tekerlemeler yer alır.

SÖZCÜKTE ANLAM

Kelimeler de dil gibi canlı varlıklardır. Sahip oldukları anlamların dışında zamanla yeni anlamlar kazanabildikleri gibi bir anlamda birkaç kelime de kullanılabilir. Bu özellikler hem kelimenin kendisine ait olabilir, hem de diğer kelimelerle olan anlam ilişkisini gösterebilir. Burada kelimelerin anlam özelliklerinin yanı sıra kelimeler arasındaki anlam ilişkileri de karşımıza çıkmaktadır. Kelimeler tek başlarına anlamlı olabildikleri gibi cümlede veya söz içinde kullanılışlarına göre yeni anlamlar da kazanabilirler, aralarında anlamdaşlık sesteşlik gibi ilişkiler de barındırabilirler.

Anlam bakımından kelimeler ve kelimeler arasındaki anlam ilişkileri şunlardır:

A. ANLAM BAKIMINDAN SÖZCÜKLER

Kelimelerin taşıdıkları anlamları maddeler hâlinde sıralayalım.

1. GERÇEK ANLAM (TEMEL ANLAM)

Kelimelerin taşıdıkları ilk ve genel anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Kelimenin gerçek anlamı, herkesçe bilinen yaygın anlamıdır. Buna "temel anlam" da denir.

Meselâ, �ağız� dendiğinde akla ilk gelen, organ adıdır. �göz� kelimesi de öyle.

Soğuktan su boruları patlamış.

Ayağında eski bir spor ayakkabı var.

Biraz sonra toprak bir yola girdik.

Kanadı kırık bir martı gördüm.

Soğuk sudan boğazı şişmişti.

Yataktan kalkarken başımı duvara çarptım.

Dün gece erken yattım.

Sıcak çorbayı içince rahatladım.

Dolaptan temiz elbiselerini çıkardı.

Ahmet�in burnu iyi koku alır.

Ağzında yaralar oluşmuştu.

Elini hırsla masaya vurdu.

İri hantal gövdesini zorlukla sürüklüyor gibiydi.

Gölün kıyılarını yapraksız, bodur ağaçlar kuşatmıştı.

2. YAN ANLAM

Temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlara yan anlam denir. Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır.

Meselâ �göz� dendiğinde akla ilk gelen, kelimenin temel anlamı olan organ adıdır. Ama �iğnenin gözü�, �çantanın gözü�, masanın gözü� tamlamalarındaki anlamlar benzetme yoluyla kazandırılmış yeni anlamlardır. Bunlara da yan anlam denir.

Meselâ, �düşmek� kelimesi �Meyveler tek tek yere düştü� cümlesinde temel anlamda; �Çocuğun pantolonu düşüyordu�, �Bu yılın ilk karı düştü� ve �Kavakların gölgesi yola düştü� cümlelerinde yan anlamdadır.

Beşiktaş sırtlarına ağaç dikiyorlar. (arka taraf)

Gülün tomurcukları sabahleyin patlamış.

Uçağın kanadı havada parçalanmış.

Başı kırık bir çiviyi sökmeye uğraşıyor.

Bu dalda başarılı olabileceğimi sanıyorum.

Köprünün ayağına bomba koymuşlar.

Şişeyi boğazına kadar doldurdu.

Kapının kolunu kırınca babamdan azar işittim.

Benim yetiştirdiğim öğrenciler daha başarılı.

Yokuşun başına kadar koştuk.

Somutlaşma ve soyutlaşma: Dilimizde kelimeler sadece bir anlamda kullanılamaz. Yani bir kelime birden fazla yerde ve çok farklı anlamlarda kullanılabilir. Onun için somutlaşma ve soyutlaşma, dilimizdeki kelimeler için her zaman mümkündür. Somut anlamıyla �geçilen yer� demek olan �yol� kelimesi �yöntem, metot� anlamına gelerek soyutlaşmıştır.

Yakıştırmaca: Kendi adı olmayan ya da adı olduğu hâlde bilinmeyen varlıklar çeşitli özellikleri nedeniyle uygun olan kelimelerle adlandırılır. Buna yakıştırmaca denir. Uçağın kanadı, masanın gözü, ayakkabının burnu vb

SÖZCÜK (KELİME)

dmdmCümlenin anlamlı en küçük birimlerine ya da tek başına anlamı olmadığı hâlde cümle içinde anlam kazanan anlatım birimlerine kelime denir. Kelime, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin anlamlı en küçük parçasıdır. Kelimelerin belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilmesiyle anlaşma sağlanır.

10 Temmuz 2008 Perşembe

Er ÇOĞUL EKİ

Cins isimlerine gelerek onların çoğul şekillerini yapar.

Kelimeler arasında ilgi kurmaz:

dağlar, fikirler, idealler, öğrenciler, dertler...

Özel isimlere getirildiğinde:

1. Aile anlamı katar; -gil ekinin yerine kullanılır, yapım eki görevinde olduğu için ayrılmadan yazılır

Yarın Ahmetlere gideceğiz.

İzmir�e, amcamlara/dedemlere/teyzemlere gideceğiz. (burada özel isme getirilmemiş.)

Aliler bize gelecekler.

2. Benzerleri anlamı katar, kesme işaretiyle ayırarak yazılır:

Bu millet nice Fatih'ler, Kemal'ler yetiştirecektir.

Bu topraklarda ne Çaldıran�lar, ne Ridaniye�ler yaşandı.

3. Aynı ismi taşıyanları belirtir:

Sınıftaki Ali�ler ayağa kalksın.

Hüseyin�lerin hepsi buraya gelsin.

4. Abartma anlamı katar:

Çalışmak için ta Almanya�lara gitti.

5. Topluluk kavramı bildirir:

Türkler, Yunanlar, Adanalılar, Konyalılar...

Bunların dışında:

-İkilemeler yapar:

Yıllar yılı bekledik.

-Abartma anlamı katar, bazen �bir� kelimesiyle birlikte bu anlamı verir:

Ateşler içinde kıvranıyordu.
O gün dünyalar benim olmuştu.
Valizler dolusu kitapları ne zaman almıştı.
Bir kumaşlar almış, görmelisiniz.
Bir bahçeler var, sözle anlatılmaz.
Bir zamanlar ne kadar şendik.

-Çoğul zamirlere getirilerek tekrar çoğul yapar:Bizler, sizler

-Saygı veya alay anlamı katar:

Dostumuz nedense bizi çağırmamışlar.
Müdür Bey döndüler mi?

-Her anlamı katar:

Akşamları erken yemek yeriz.
Sabahları geç kalkarım.

-�Yaş� kelimesine getirilerek yaşça yaklaşıklık bildirir:

O zaman henüz sekiz yaşlarında idi.

İyelik üçüncü çoğul eki ve şahıs eki ile karıştırılmamalıdır.

Çocuklar (çoğul eki) annelerini (iyelik eki) bekliyorlar (şahıs eki).

-ki� Yapım Eki

İsimlere eklenerek yer ve zaman bildiren sıfatlar türeten ektir.

Zaman bildiren kelimelerin sonuna doğrudan eklenirken, yer bildiren sıfatlar türetirken �-dE� hâl ekiyle birlikte kullanılır.

Sadece �ki ve az da olsa �kü şekilleri vardır:

bu yılki sınav, yarınki maç, dünkü film, bugünkü aklım...

masadaki kitaplar, duvardaki saat, evdeki hesap...

ki� İlgi Zamiri

Ek hâlindeki tek zamirdir.

Eklendiği kelimeye -ki sadece isim tamlamasında tamlayana eklenir- bitişik yazılır ve bir ismin (tamlananın) yerini tutar.

Büyük ve küçük ünlü kurallarına uymaz; sadece �ki şekli vardır:

senin kalemin�seninki, Ali�nin eli�Ali�ninki, onun düşüncesi�onunki...

ki� Bağlacı

Sadece �ki� biçimi vardır.

Kendinden önceki ve sonraki kelimelerden ayrı yazılır.

Türkçe değil, Farsça bir bağlaçtır ve Türkçe cümle yapısına aykırı olarak kullanılır.

�ki� ile başlayan bir ara cümle asıl cümlenin içinde kısa çizgiler arasında verilebilir:

Bu ezanlar -ki şahadetleri dinin temeli-

Yağmur yağmadı ki mantarlar ortaya çıksın.

Atatürk diyor ki: ...

Bir şey biliyor ki konuşuyor.

Ben ki hep sizin için çalıştım.

Sınavı kazanabilir miyim ki...

Baktım ki gitmiş.


İLGİ ZAMİRİ: -ki

İlgi zamiri belirtili isim tamlamalarında tamlananın yerini tutabilir:


benim kalemim�benimki


onun eli�onunki


Türkçede üç tane �ki� vardır: �ki�, �-ki�, �-ki�

İYELİK EKLERİ

İsimlerin ve isim soylu kelimelerin sonuna gelerek onların sahiplerini, ait oldukları kişileri belirten eklerdir. Tamlayansız kullanıldıkları zaman bu eklere iyelik zamirleri de denir.

kitab-ım, kitab-ın, kitab-ı, kitab-ımız, kitab-ınız, kitap-ları

masa-m, masa-n, masa-s[2]-ı, masa-mız, masa-nız masa-ları

su-y[3]-um, su-y-un, su-y-u, su-y-umuz, su-y-unuz, su-ları

ne-y-im, ne-y-in, ne-y-i/ne-s-i, ne-y-imiz, ne-y-iniz, ne-leri

İyelik ekleri isim tamlamasında tamlanana gelir:

Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı...

Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neşesiyle bu akşam bu zildedir.

Kapının kol-u,
işin baş-ı,
hayvan sevgi-s-i

İyelik ekleri bazen yer bildiren zamirlerden (işaret zamirleri) sonra gelerek belirtme görevlerinde bulunur:

burası, ötesi, şurası...

Sıfatlardan sonra gelerek zamir yapar:doğrusu, böylesi, başkası...

Bazen isimlerle ve sıfatlarla birlikte sevgi ve abartma ifade eder:

Camın İstanbul.
Güzelim çiçekler kurumuş

İyelik eklerinden sonra hâl ekleri gelebilir:

Baba-m-a soracağım.
Kardeş-i-n-i arıyormuş.

-ler ekiyle �i iyelik eki birlikte kullanılarak zaman bakımından genelleme yapılır:

akşamları, sabahları, gündüzleri...

�(n)İn İlgi Hâl Eki (tamlayan eki)

İsimleri isimlere bağlayarak tamlama kurmaya yarar.

Bu ek birinci tekil ve çoğul şahıs için ��İm� şeklindedir: ben-im, biz-im.

İsimleri isimlere bağlar:

Benim elim kanadı
Kitabın yaprağı yırtılmış.
Yalancının mumu...
Gözlüğün camı...

İsimleri, zamirleri ve sıfat-fiilleri edatlara bağlar:

Bunu senin için yaptım dedi.

İsimleri ve zamirleri fiillere bağlar:

Birincilik ödülü Atilla'nın oldu.
En güzel ve mutlu yıllar sizlerin olsun.

Not: �-dEn� eki tamlayan ekinin yerini tutabilir:

öğrencilerin bazıları�öğrencilerden bazıları
onların biri�onlardan biri

-lE Vasıta Hâl Eki

�ile� edatı kaynaklıdır; �i� düşürülerek kullanılır.

Ünlüyle biten kelimelere eklenirken araya y kaynaştırma harfi girer:

masa�masa-y-la.

Ünsüzle biten kelimelere eklendiğinde �la, -le şeklindedir:

kalem�kalemle.

İsim ve isim soylu kelimelere eklenerek değişik anlamlar katar. Bu eki alan kelimeler cümlede zarf tümleci, edat tümleci ve yüklem olarak kullanılır.

Edat tümleci yapar:

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan. (edat tüml.)

Durum bildirir; zarf tümleci yapar:

İşi kolaylıkla başardı.
Ayağına gelen topa hızla vurdu.
Babasını sevinçle karşıladı.

Yüklem yapar:O artık bizimledir.

Birliktelik anlamı katar: Öğrencileriyle geziye gitmişti.

Araç, alet bildirir: Arabasıyla evimize kadar getirdi. İğneyle kuyu kazıyorsun.

�ve� bağlacı görevinde kullanılır:

Annemle kardeşim buraya geldiler.
Baki�yle Fuzuli, 16. yy. şairleridir.

Sebep ve zaman bildirir:

Rüzgârın etkisiyle dallar sallandı.
Sonbaharın gelmesiyle soğuklar artmıştı.
Zilin sesiyle yarışma bitti.

-CE Eşitlik Hâl Eki

İsimlere ve isim soylu kelimelere eklenerek çeşitli anlamlar katar. Türkçe'nin işlek eklerinden biridir. Bu eki alan kelimeler cümlede zarf tümleci ve yüklem olarak kullanılır. Tür olarak da isim, sıfat ve zarf türetir.

ben-ce, okul-ca, yurt-ça, sert-çe...

Gibi, benzerlik anlamları katar:

Çocukça davranışları vardı.
İnsanca hareket etmeliyiz.

Yüklem yapar:

Onun davranışları çok zaman delicedir.

Bakımında, yönüyle anlamı katar:

O sizden kiloca biraz daha düşük.
Akılca birbirinizden farkınız yok.

Göre anlamı katar, edat gibi kullanılır:

Sence bu yaptığın doğru mu?
Bence bu doğru.

Çokluk, abartma anlamı katar:

Evinde yüzlerce kitabı var.

Zaman bildiren isimlere gelerek eşitlik, süresince, boyu anlamı katar:

Bu okulda yıllarca çalıştım dedi.
O gün sizi saatlerce bekledik.

Birliktelik, beraberlik anlamı katar:

Bu kararı sınıfça aldık.
Bugün milletçe sevinçliyiz.

Durum bildirir; zarf tümleci yapar:

Anlatılanları sessizce dinledi.
Düşüncelerini açıkça dile getirdi.
Elazığ'dan gizlice ayrıldık.

Küçültme, sınırlandırma anlamı katar:

Oralarda yaşlıca bir adam dolaşıyordu.
Fatih, büyükçe bir taşı alıp denize atıverdi.

-DEn Ayrılma/Uzaklaşma Hâl Eki

İsimleri fillere bağlar.

okul-dan çıktı, ev-den ayrıldı, yurt-tan geliyor, devlet-ten istedi...

Eklendiği kelimeyi dolaylı tümleç yapar; yer, ayrılma, uzaklaşma bildirir:

Ali, evden yeni çıktı.
Birçok seneler geçti dönen yok seferinden.

Edat tümleci ve yüklem de yapar.

Gönüldendir şikâyet. (yüklem)
Bebek gürültüden uyandı (edat tümleci)
Yalnızlıktan sıkıldım. (edat tümleci)

Durum bildirir:

Yağmur hafiften yağıyor.
Ben onu yakından tanırım.

Üstünlük, karşılaştırma bildirir:

Kıldan ince
baldan tatlı
Erzurum�dan soğuk şehir yok.
Bundan iyisi bulunmaz.

Bütünün parçasını, bütünden ayrılmayı ifade eder:

Verilen pastadan bir dilim yedi.
Soruların cevabını sözlerimden çıkaracaksınız.
Canından can vermek istiyordu.

İsimleri edatlara bağlayarak edat grubu ve edat tümleci oluşturur:

Akşamdan beri seni arıyoruz.
Yemekten sonra çayı nerede içeceğiz?

Sebep bildirir:

Soğuktan tir tir titriyordu.
Yorgunluktan uyuyuverdi.

İsim tamlamalarında tamlayan ekinin (-in) yerine kullanılır:

Geçen gün öğrencilerden biri yanıma geldi.
Bu ürünlerden hangisini istediğinizi söyleyin.

Yapım eki özelliği kazanarak eklendiği kelimeyi sıfat yapar:

Sıradan insanlarla düşüp kalkma diyordu.
Sudan sebeplerle buradan ayrılıp gitti.
Toptan satış
Uzaktan akraba
En içten duygular

İkilemeler kurar:

Zavallı çocuk günden güne eriyor.
Baştan başa bizim bu topraklar.
Durumumuz yıldan yıla kötüye gidiyor.
Dünden bugüne ne değişti ki...

Varlıkların neden, hangi maddeden yapıldıklarını bildirir:

Üstüne yünden bir kazak almıştı.
Tahtadan kılıçlarla oynuyorlardı.
Ayı derisinden post; Rus�tan dost olmaz.

Zaman anlamlı kelimelere gelerek zaman anlamı katar:

Bu işi dünden halletmeliydik.
Yarın geceden yola çıkmayı düşünüyoruz.

-DE Bulunma Hâl Eki

simleri fillere bağlar.

ev-de oturma, okul-da öğren, yurt-ta kaldı, devlet-te bulunuyor...

Cümlede dolaylı tümleç, zarf tümleci ve yüklem yapar:

Eski İstanbul'da ne güzel günler yaşanmış. (dolaylı tümleç)
Saat yedide mi gelecekmiş? (zarf tümleci)
Her şey yerli yerinde. (yüklem)

Zaman bildirir:

Okullar bu yıl da eylülde açılacak. (zarf tüml.)

Fiili durum yönüyle niteler:

Suyu bir yudumda içti. (zarf tüml.)
Siz ayakta kaldınız.
Çamaşırları elde yıkıyormuş.

Zaman ve sayı bildiren kelimelere eklenerek ölçü, miktar bildirir:

Yılda yirmi gün izni var.
Haftada bir geliyor.
Yüzde yetmiş başarı vardı.

İkilemeler kurar:

Ayda yılda bir uğrar oldu.
Elde avuçta ne varsa bitti.

Eklendiği kelimeyi sıfat yapar:

Parmak kalınlığında yaprakları var.

Yapım eki görevi görür:

Gözde sanatçılarımızdandı.
Peyami Safa'nın "Sözde Kızlar"ını okudun mu?
Sözde Ermeni soykırımı...

-E Yönelme Hâl Eki

İsimleri fiillere, bazen de edatlara bağlar.

Yönelme hâlinde, ismin belirttiği kavrama yöneliş, dönme söz konusudur.

okul-a git, ev-e dön...

Eklendiği kelimelere farklı anlamlar katar ve değişik anlam ilişkileri kurar.

Yönelme, yaklaşma, ulaşma bildirir. Bu eki alan kelimeler cümlede dolaylı tümleç ve yüklem olabilir:

Bugün okula gitti.
Benim itirazım yapılan haksızlığa. (haksızlığadır: yüklem)

Fiyat, araç ile anlamı katar:

Kitabı bin liraya aldı. (karşılığında)
Bu iş kaç paraya olur?

Zaman bildirir, zarf tümleci yapar:

Bu iş sabaha biter.
Haftaya size gelelim.

Yer bildirir:

Bizi karşılamak için kapıya geldi.

İsimleri edatlara bağlar:

Akşama kadar okulda ders çalıştık.
Sabaha karşı varırız.
Yaşına göre ağır bir işte çalışıyordu.

Deyim kurar:

Ağzına geleni söyler.
İşleri yoluna koymak
Başına buyruk.
Başa gelen çekilir.
Çok cana yakın bir çocuktu.

İçin, aitlik, amaç ilgisi kurar:

Bunu size aldık. (sizin için)
Sana bir iyilik düşünüyorlar. (senin için)
Annesini görmeye gitti.

İkilemeler kurarak durum bildirir:

Otobüse nefes nefese yetiştiler.
İki ahbap kafa kafaya vermiş...

�-an, -en� sıfat-fiil ekleriyle birleşerek abartma anlamı veren ikilemeler kurar:

Soran sorana,
geçen geçene,
giden gidene...

Şekilce çekimli fiil olan fakat fiil özelliğini kaybetmiş söz gruplarına gelir:

Geçmiş olsuna gitti. (demeye)

-İ Belirtme/Yükleme Hâl Eki

Fiildeki işten, hareketten, eylemden etkilenen varlığı belirtir. Yani bu eki alan isimler cümlede belirtili nesne görevinde bulunur.

ev-i gördüm, kapı-y-ı açtım, okul-u boyadılar, gül-ü koparmayın...

İsmi fiile bağlar.

Çocukları buradan kim alacak?
Babası çocuğu çağırdı.
Şimdi soruları cevaplayın.
Burada kimi bekliyorsunuz?

Türkçede iki tane �i eki vardır:

�i: iyelik eki: (onun) kalem-i
�i: belirtme hâl eki: kalem-i (kim aldı?)

HÂL (DURUM) EKLERİ

¶İsimleri isimlere, fiillere, edatlara bağlayan, diğer kelimelerle ilişki kurarak isimlerin cümlede görev kazanmasını sağlayan eklerdir.

İsmin hâllerinin başında yalın hâl (nominatif) gelir, ama bu hâlin eki olmadığı için sıralamaya dahil etmedik; isimler konusunda işlenmiştir.

İSİM ÇEKİM EKLERİ

¶İsimlerin ve isim soylu kelimelerin sonuna gelerek onları diğer isimlere, edatlara, fiillere bağlayan; cümle içindeki görevlerini belirleyen, ait oldukları kişileri belirten ve isimlerin çeşitli durumlarını bildiren eklerdir.

İsim çekim ekleri şunlardır:
1-Hâl ekleri: -i, -e, -de, -den, -in, -ce, -le
2-İyelik ekleri: -m, -n, -i, -si, -miz, -niz, -leri
3-Çoğul eki: -ler
4-Soru eki: mi
5-Ek-fiil: -dir, -idi, -imiş
6-Tamlama ekleri: -in,
7-İlgi zamiri -ki

ÇEKİM EKLERİ

¶Kelimelerin çekimlenerek değişik yerlerde ve görevlerde kullanılmasını sağlayan eklere çekim eki denir.

Çekim ekleri, kelimelerin diğer kelimelerle bağ kurmasını, kelimelerin cümlede görev almasını, hâlini, sayısını, zamanını, şahsını belirtir. Kısaca çekim ekleri kelimelerin cümle içerisinde kullanılmasını sağlar.

Kök veya gövde hâlindeki kelimeler ancak çekim eklerini alarak diğer kelimelere bağlanır, zaman ve şahıs anlamı kazanır.

�Kardeş kitap yer sor.�

Bu kelime dizisi bu hâliyle ancak bir kelime yığınıdır. Bir maksat, duygu, fikir, haber, bilgi ifade etmez. Ancak �bu kelimelerle ne söylenmek istenebilir�, sorusundan hareketle bir şeyler uydurulabilir ki bu yolla bu kelimelerin ne için söylendiği kesin olarak bilinemez.

Öyleyse bu kelime yığınını anlaşılır hâle getirmek için çekim eklerine ihtiyaç vardır. Çeşitli çekim ekleriyle bu kelimelerden anlamlı cümleler çıkarabiliriz:

�Kardeşine kitabın yerini sor.�

�Kardeşimden kitapların yerini soracağım.�

�Kardeşin kitabının yerini sordu.�

Çekim ekleri eklendiği kelimenin anlamını değiştirmez. Çekim ekleri yeni kelimeler türetmeye yarayan ekler değildir; yani bu ekler kelimenin anlam ve türlerini değiştirmeyen eklerdir. Yukarıdaki örnekte değişik çekimlere rağmen kelimelerin anlamlarının değişmediği görülür.

Çekim ekleri getirildikleri kelimenin türüne göre ikiye ayrılır:

İsim çekim ekleri ve Fiil çekim ekleri

EK

¶Kelimelerle cümleler kurmak, onlara cümle içinde görev yüklemek ve kelimelerden yeni kelimeler türetmek amacıyla onlara eklenen seslere/hecelere ek denir.

Kelimelere cümlede görev yüklenirken ve onlardan yeni kelimeler türetilirken öncelik yapım eklerinindir. Yapım eklerinin üzerine çekim ekleri gelir. Ama bir iki ek haricinde çekim ekinin üzerine yapım eki getirilemez.

Ekler kendilerinden önceki kelimelere bitişik yazılır. Yalnız, �mİ� soru eki her zaman ayrı yazılır; �ek-fiil�in kendisi, yani �i-(mek)� de ayrı ya da bitişik yazılabilir. Zaten ek-fiil bitişik yazıldığında düşer, sadece zaman eki kalır:

mİ: Gelmedi mi?
i(mek): Gelecek idi, gelecekti

Ekler yapım ve çekim ekleri olmak üzere ikiye ayrılır. Yapım ekleri anlam; çekim ekleri de görev belirler.

EKLER

ürkçe eklemeli (sondan eklemeli) bir dildir. Türkçede değişmez kökler, onlardan türetilen gövdeler ve kök ve gövdelere eklenen yapım ve çekim ekleri vardır.

¶Dilimizi kullanışlı hâle getiren; aynı kelimelerle farklı anlamlar ifade edilmesini, kelime haznesinin genişlemesini sağlayan, eklerdir.

İMLÂ (YAZIM)

Büyük Harflerin Yazımı Bitişik Yazılan Birleşik Kelimeler Ayrı Yazılan Birleşik Kelimeler Yer Adlarının Yazımı Yön Adlarının Yazımı Kısaltmaların Yazımı Sayıların Yazımı İkilemelerin Yazımı Fiillerin Yazımı De�lerin Yazımı Ki�lerin Yazımı İle�nin Yazımı Soru Eki Mi�nin Yazımı Ek Eylemin Yazımı Yazımı Karıştırılan Kelimeler Yazımı Yanlış Bilinen Kelimeler Kelimenin Satır Sonunda Bölünmesi

NOKTALAMA

Nokta Virgül Noktalı Virgül İki Nokta Üç Nokta Soru İşareti Ünlem İşareti Kısa Çizgi Uzun Çizgi Tırnak İşareti Kesme İşareti Yay Parantez Köşeli Parantez Düzeltme İşareti

SES BİLGİSİ

Ses Harf Sesli harfler Sessiz harfler Türkçe kelimelerdeki sessiz harflerin özellikleri Hece Hece Çeşitleri Kelime Alfabe Türk Dilinin Ses Özellikleri Büyük Ünlü Uyumu Küçük Ünlü Uyumu Sessiz Yumuşaması Sessiz Uyumu Ses Düşmesi Ses Türemesi Kaynaşma yardımcı ses) Ulama Darlaşma Ses Değişiklikleri Kelime Vurgusu

CÜMLE ÇEŞİTLERİ

YÜKLEMLERİNE GÖRE Fiil Cümlesi İsim Cümlesi

ÖGELERİNİN DİZİLİŞİNE GÖRE Kurallı Cümle Devrik Cümle Eksiltili Cümle
ANLAMLARINA GÖRE Olumlu Cümle Olumsuz Cümle Anlamca olumlu biçimce olumsuz cümle Anlamca olumsuz biçimce olumlu cümle Şart cümlesi İstek cümlesi Emir cümlesi Ünlem Cümlesi Soru Cümlesi
YAPILARINA GÖRE Basit Cümle Birleşik cümle Yan cümle Temel cümle Girişik birleşik cümle Şart birleşik cümle Sıralı Cümle Sıralı bağımlı cümle Sıralı bağımsız cümle Bağlı Cümle

ÖGELER - ÇATI

CÜMLENİN ÖGELERİ TEMEL ÖGELER Yüklem Özne Gerçek özne Açık özne Gizli özne Sözde özne YARDIMCI ÖGELER Nesne Belirtili nesne Belirtisiz nesne Dolaylı Tümleç Zarf Tümleci DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR CÜMLE VURGUSU ARA SÖZ
FİİLLERDE ÇATI NESNE- YÜKLEM İLİŞKİSİ Geçişli Fiiller Geçişsiz Fiiller Oldurganlık Ettirgenlik
ÖZNE- YÜKLEM İLİŞKİSİ Etken Fiil Edilgen Fiil Dönüşlü Fiil İşteş Fiil

SÖZCÜK YAPISI

BASİT SÖZCÜK Basit İsim Basit Sıfat Basit Fiil
TÜREMİŞ SÖZCÜK Türemiş İsim Türemiş Sıfat Türemiş Fiil
BİRLEŞİK SÖZCÜK Birleşik İsim Birleşik Sıfat Birleşik Fiil Kurallı birleşik fiiller Yeterlik Tezlik Sürerlik Yaklaşma Yardımcı fiillerle kurulan birleşik fiiller Anlamca kaynaşmış birleşik fiiller

EKLER EK KÖK ÇEKİM EKLERİ

İsim Çekim Ekleri Hâl ekleri Eşitlik eki İyelik ekleri İlgi eki Çokluk eki Fiil Çekim Ekleri Şahıs ekleri Kip ekleri Ek fiil Olumsuzluk eki

YAPIM EKLERİ Çekim Eki Yapım Eki Farkı İsimden İsim Yapım Ekleri İsimden Fiil Yapım Ekleri Fiilden İsim Yapım Ekleri Fiilden Fiil Yapım Ekleri BİRBİRİYLE KARIŞTIRILAN EKLER

FİİL - FİİLİMSİ

FİİL ÇEŞİTLERİ Kılış Fiilleri Oluş Fiilleri Durum Fiilleri

FİİLLERDE ÇEKİM FİLLERDE KİŞİ FİİLLERDE KİP Fiillerde Zaman Haber (Bildirme) Kipleri Bilinen (görülen) geçmiş zaman Öğrenilen (duyulan) geçmiş zaman Şimdiki zaman Gelecek zaman Geniş zaman Dilek (İsteme) Kipleri Gereklilik kipi İstek kipi Dilek-şart kipi Emir kipi

FİİLLERDE OLUMSUZLUK FİLLERDE SORU EK FİİL (EK EYLEM) Ek Fiilin Basit Çekimi Bilinen geçmiş zaman Duyulan geçmiş zaman Geniş zaman Dilek-şart kipi Ek Fiilin Birleşik Çekimi Hikâye, rivayet, şart Ek Fiilin Olumsuzu EK Fiilin Sorusu

BASİT ZAMANLI FİİLLER BİRLEŞİK ZAMANLI FİİLER Hikâye Birleşik Zaman Rivayet Birleşik Zaman Şart Birleşik Zaman

FİİLLERDE ZAMAN (ANLAM) KAYMASI Şimdiki Zamanın Geniş zaman yerine kullanılması Gelecek zaman yerine kullanılması Geçmiş zaman yerine kullanılması Emir kipi yerine kullanılması Gelecek Zamanın Gereklilik kipi yerine kullanılması Geniş Zamanın Bilinen geçmiş zaman yerine kullanılması Duyulan geçmiş zaman yerine kullanılması Gelecek zaman yerine kullanılması İstek Kipinin Emir kipi yerine kullanılması Bilinen geçmiş zamanın yerine kullanılması Emir Kipinin İstek anlamında kullanılması Yetersizlik, gücü yetmeme anlamında kullanılması Gereklilik Kipinin Emir kipi yerine kullanılması FİİLİMSİLER İsim fiiller Sıfat fiiller Zarf fiiller

TAMLAMALAR

(Tamlayan) Ekleri İyelik (Tamlanan) Ekleri Tamlayan Tamlanan İsim Tamlamaları Takısız isim tamlaması Belirtisiz isim tamlaması Belirtili isim tamlaması Zincirleme isim tamlaması İsim Tamlamalarının Özellikleri Sıfat Tamlamaları Sıfat Tamlamalarının Özellikleri

EDAT - BAĞLAÇ - ÜNLEM, TAMLAMALAR

EDAT Başlıca Edatlar Özellikleri Başka Görevlerde Kullanılabilenler Cümleye Kattığı Anlamlar BAĞLAÇ Başlıca Bağlaçlar Özellikleri Başka Görevlerde Kullanılabilenler Edat - Bağlaç Karşılaştırması ÜNLEM Başlıca Ünlemler Anlamları

ZARF

Durum (Hâl) Zarfları Zaman Zarfları Miktar (Azlık-Çokluk,Ölçü) Zarfları SIFATLARDA DERECELENDİRME Eşitlik Derecesi Üstünlük Derecesi En Üstünlük Derecesi Aşırılık Derecesi Yer-Yön Zarfları Soru Zarfları Sebep Zarfları

SIFAT

FAT TÜRLERİ Niteleme Sıfatları Belirtme Sıfatları İşaret (gösterme) sıfatları Belgisiz (belirsiz) sıfatlar Soru sıfatları Sayı sıfatları Asıl sayı Sıra sayı Üleştirme sayı Kesir sayı ADLAŞMIŞ (İSİMLEŞMİŞ) SIFAT SIFATLARDA KÜÇÜLTME SIFATLARDA PEKİŞTİRME

ZAMİR

KELİME HÂLİNDEKİ ZAMİRLER Kişi (Şahıs) Zamirleri Dönüşlülük Zamiri İşaret (Gösterme) Zamirleri Belgisiz (Belirsiz) Zamirler Soru Zamirleri EK HÂLİNDEKİ ZAMİRLER İlgi Zamiri İyelik Zamirleri

İSİM

İSİM İSİM TÜRLERİ Varlıklara Verilişlerine Göre Özel isim Cins isim Varlıkların Sayılarına Göre Tekil isim Çoğul isim Topluluk ismi Varlıkların Oluşlarına Göre Somut isim Soyut isim Yansımalı isim İSİMLERDE KÜÇÜLTME

SES BİLGİSİ TERİMLERİ

Ses : Akciğerlerden çıkan havanın nefes borucu aracılığıyla yukarı çıkarak,
gırtlaktaki ses tellerine çarpmasıyla oluşan titreşimlere ses denir. Bir dilin
en küçük birimi sestir.

Konuşma ve Yazı : Düşünce, istek ve duyguların sözle anlatımı "konuşma"; harf,
hece ya da resimlerle anlatımı "yazı" ile gerçekleşir.

Harf : Bir dilin başlıca seslerini yazıda göstermeye yarayan işaretlere denir.
Bir dildeki harflerin bütünü o dilin alfabesini oluşturur.

ÜNSÜZ YUMUŞAMASI

YUMUŞAMASI (SERTSESSİZLERİN YUMUŞAMASI)
(Ünsüz değişimi / Ünsüz Değişmesi )

Sonunda p-ç-t-k harfleri (süreksiz-sert) bulunan kelimelere ünlü ile
başlayan bir ek getirildiğinde sert olan p-ç-t-k harfleri yumuşar. Yani
b,c,d,g (ğ) 'ye dönüşür. Bu kurala ünsüz yumuşaması denir. Örnek : Kitap
... Kitap - ım ....Kitabım
Ahenk-e ...ahenge, sağlık-ı...sağlığı

Özel Durumlar:
1. Tek heceli kelimelerin çoğunda yumuşama olmaz. Örnek: İç - imiz...içimiz.
2. Tek heceli kelimelerin bazısında ise yumuşama olur. Örnek: Kap-ın...kabın
3. Özel isimlerde kesinlikle yumuşama olmaz. Örnek: Ürgüp' e, Zeynep'in
4. Dilimize Batı ve Doğu dillerinden girmiş birçok kelimede yumuşama olmaz.
Örnek : Devlet-imiz, Tank-ın, Hukuk-un, Hürriyet-imiz, Sanat-ın, Millet-in
5. Fiil kök veya gövdelerine çeşitli yapım ekleri getirilerek türetilen bazı
kelimelerde yumuşama olmaz. Örnek: Taşı-t-ımız, Kon-u-t-un

DİKKAT : Ünsüz yumuşaması kuralına uymayan kelimeleri, yumuşatarak yazmak
yanlıştır. Örnek: Zonguldak'a gittik (Doğru), Zonguldağ'a gittik. (Yanlış)

ÜNSÜZ BENZEŞMESİ

ÜNSÜZ BENZEŞMESİ (ÜNSÜZ SERTLEŞMESİ)

P, ç, t, k, f, h, s,ş harfleri ile biten bir kelimeye c, d, g harfleri ile
başlayan bir ek gelirse, ekin başındaki yumuşak harfler sertleşir. Buna göre;
c-ç, d-t, g-k olur.

Örnek: Kebap-cı...kebabçı, Yavaş-ca...yavaşça, Ayak-cak...ayakçak,
ayak-da...ayakta, yurt-dan...yurttan, ses-deş...sesteş, yap-dı...yaptı,
aç-dır...açtır, at-gı...atgı, seç-gin...seçkin, çalış-gan...çalışkan,
kıs-gaç...kıskaç...

NOT : Bu kural, sayıların rakamla yazılışlarında da geçerlidir. Buna göre
rakamlar okunur ve okunuşu p, ç, t, k, f, h,s, ş harflerinden biriyle biterse,
ekler de sertleşir. Buna uyulmazsa yazım yanlışı yapılmış olur.
Örnek : Saat 3'de geldim. (Yanlış), Saat 3'te geldim (Doğru)

Özel Durumlar:
1. Bazı birleşik kelimelerin bu kurala uymadığı görülür : Dikdörtgen,
Akciğer...
2. Bazı matematik terimlerinin bu kurala uymadığı görülür: Üçgen, beşgen..
3. -De, da bağlacı, başlı başına bir kelime olduğu için p, ç,t,k,f,h,s,ş
harfleriyle biten kelimelerden sonra gelse bile sertleşme kuralına uymaz.
Zaten de, da bağlacını -d, -d ekinden ayıran en önemli özelliklerden biri de
budur. Örnek: Gitsek de olur, gitmesek de..

KONU

Yazarın mesajını bize verirken kullandığı vasıtadır. Konu yazıda
anlatılanlardır. Konu bir amaç değil, amaca giden araçtır. Bir yazının
konusunu bulmak için;
Yazıda anlatılanlar nelerdir?
Bu yazıda nelerden bahsediliyor? Gibi soru kalıpları kullanılabilir.

ZIT ANLAMLI KELİMELER

Anlamca birbirinin karşıtı olan kelimelerdir.
Siyah-beyaz, uzun-kısa, aşağı-yukarı, ileri-geri, var-yok, gelmek-gitmek,
Tüm kelimelerin zıt anlamlısı yoktur. Eylemlerde de durum aynıdır. Bir eylemin
olumsuzu o eylemin karşıtı satılmaz.
"sevinmek" karşıtı sevinmemek değil "üzülmek"tir.
Kelimeler arasındaki karşıtlık cümledeki kullanıma göre değişir.
"doğru" kelimesinin zıt anlamlısı bir cümlede "eğri" olurken, diğerinde
"yanlış" olabilir.
İki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş, yakın anlamlı veya zıt
anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir. Meselâ,
siyah ile beyaz, ancak ikisi de gerçek (temel) anlamda oldukları zaman zıt
anlamlı olurlar. Hafif olmayan anlamındaki "ağır" kelimesinin ağır olmayan
anlamındaki "hafif"le zıt anlamlı olabilmesi için ikisinin de gerçek (temel)
anlamda kullanılması gerekir.

UYARI: Bir sözcüğün zıt anlamı kullanıldığı cümleye göre değişir. Örneğin
bozuk sözcüğünün zıt anlamlısı sağlam iken "Bozuk para taşımayı sevmiyorum."
cümlesinde zıt anlamlısı bütün paradır.

TERİM ANLAM

ir sözcüğün belirli bir sanat,spor,biim,meslek vb içerisinde kazandığı özel
anlamdır.
Diğer bir deyişle, bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir kavramı
karşılayan kelimelere terim denir.
Terimlerin anlamları dar ve sınırlıdır.

Örnek: "Ekvator" kelimesi tek bir anlama gelir ve tek bir nesneyi karşılar.

Örnek: kök, mısra, muson.

"yüklem, özne, kök, zarf", dil bilgisi terimleri; "üçgen, daire, çap",
kelimeleri de geometri terimleridir.

Terimler halkın söz varlığında yer almaz, ama halk ağzında kullanılıp da
sonradan terim özelliği kazanmış kelimeler vardır.

Örnek: "Budala" kelimesi halkın söz varlığında aptal, anlayışsız, sersem
anlamlarıyla kullanılır, fakat bu kelime psikolojide belli bir zeka seviyesine
sahip anlamında kullanıldığında terimdir.
Terimler, genellikle gerçek anlamıyla kullanılan sözlerdir. Terimlerin, mecaz
anlamı, yan anlamı, deyim anlamı yoktur.

Boğaz'ı geçip Karadeniz'e ulaştık.
Ayağı olmayan göllerde tuz oranı yüksek olur.
Ağacın kökleri çok derinde.
Üçgenin iç açıları toplamı 180'dir.

UYARI 1: Bir sözcük farklı bilim dallarında farklı terim anlamlara sahip
olabilir.Örneğin kök sözcüğü matematikte de, Tıpta da terim anlamıyla
kullanılabilir.Yine "perde" sözcüğü hem tiyatroda hem de müzikte terim anlamda
kullanılabilir.

UYARI 2 : Bir sözcüğün terim anlam sahibi olabilmesi için mutlaka o bilimdalı
ile ilgili bir cümlede geçmesi gerekir.Hiç bir sözcük tek başına terim anlam
sahibi olamaz.
Örneğin "Konuya yanlış açıdan bakıyorsun." cümlesinde açı sözcüğü terim anlam
dışıdır. Fakat, "Üçgende en önemli birim açılardır." cümlesinde açı sözcüğü
bir geometri terimi olarak kullanılmıştır.

TEMEL ANLAM

Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Kelimenin gerçek anlamı, herkesçe
bilinen yaygın anlamıdır. Buna "Baş anlam,başat anlam,ilk anlam,konuluş
anlamı" da denir.
Meselâ, "Ağız" dendiğinde akla ilk gelen, organ adıdır. "göz" kelimesi de
öyle.
Soğuktan su boruları patlamış.
Ayağında eski bir spor ayakkabı var.
Biraz sonra toprak bir yola girdik.

SOYUT ANLAM

Beş duyu organından biriyle algılanamayan, maddesi olmayan, varlıkları inançla
ve his ile bilinen kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere soyut kelimeler
denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de soyut anlam denir.
Hayal, rüya, düşünce, menfaat, sevgi, korku, güzellik...

SOMUT ANLAM

Beş duyu organında biriyle algılanabilen, maddesi olan kavram ve varlıkları
karşılayan kelimelere somut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam
özelliklerine de somut anlam denir.
Ağaç, taş, ev, mavi, soğuk, su, masa, yol, yürümek, koşmak...
Soyut anlamlı kelimeler mecazlı kullanılarak somuta aktarılabilir.
"Yazınızda kuru bir anlatım görüyorum."
"Adam yıldızlara basa basa yürüyordu."

ARGO ANLAM

adece belli bir topluluk ya da meslek tarafından kullanılan özel sözcüklerden
oluşan dile argo denir.

Argo, dil içinde bir dil gibidir.

Külhanbeylerinin anlaşma vasıtası da denebilir. Küfürle karıştırılmamalıdır.

Argonun varlık sebebi kolay ve çekici anlatımı yakalama isteği ve
söylenilernlerin başkaları tarafından anlaşılmasını önlemektir.

Ölçüsüzlük ve mübalâğa esastır.

Bağımsız ve sorumsuz yaşayışın dilidir de denebilir.

Dışa dönüklük, rahatlama argoda sınırsızdır. Her şeye küfür kelimeleri
kullanmadan küfredilir.
"Canına yandığımın dünyası" gibi.

ÖRNEKLER:
aklına tükürmek: birinin düşüncesini beğenmemek
mektep çocuğu: acemi, toy
zokayı yutmak: aldatılıp zarara sokulmak
yutmak: iyice eksiksiz olarak öğrenmek
arakçı: hırsız
bal kabağı: aptal, beyinsiz
torpil, moruk, çakmak (sınıfta kalmak), asılmak...

MECAZ ANLAM

Bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlama
mecaz anlam denir.

Başka bir deyişle bir kelimenin, gerçek anlamı dışında, başka bir kelimenin
yerine kullanılması sonucu ortaya çıkan anlamdır.

Bu kullanımda anlatımı renklendirmek ve kuvvetlendirmek esastır. Mecaz anlamda
iki kelime bir yönüyle benzerlik ilgisi kurularak birbirine benzetilmiştir.

Bu konuyu bir daha açmayacağım.
İşsizlik sorunu hükümeti terletecek.
Derdim çoktur, hangisine yanayım.
Doktora boş gözlerle bakıyordu.
Bu şarkıya bayılıyorum.

VİRGÜL

-Cümlede birbiri ardınca sıralanan, eş görevdeki kelime ve kelime grupları
arasına konur:

Uzun boylu, sarışın, gözlüklü ve [4] sevimli bir çocuktu. (sıfatlar arasına)
Kalemini, defterini, çantasını ve hırkasını alıp gitti. (nesneler arasına)
Ali, Veli, Selâmi! Kivi getirin! [5] (hitap kelimeleri arasına)
Babası, annesi, dayısı ve halası onu sürekli şımartıyorlardı. (özneler
arasına)
Eve gelirken insanlara, arabalara, evlere, atlara, ağaçlara onları bir daha
göremeyecekmiş gibi bakıyordu. (dolaylı tümleçler arasına)



Sessiz dereler, solgun ağaçlar, sarı güller
Dillenmiş ağızlarda tutuk dilli gönüller (FNÇ)

-Aralarında biçimce ve anlamca ilgi bulunan (sıralı) cümlelerin arasına konur:

Umduk, bekledik, düşündük.
Cemal Bey çantasını kapattı, yerinden kalktı, mahcup bir şekilde oradan
ayrıldı.
Tozlu ve soluk kırmızı perdelerden yakıcı bir güneş taşıyor, bütün odayı
dolduruyordu.

-Cümlede özel olarak vurgulanması gereken öğelerden sonra konur:

Binaenaleyh, biz her vasıtadan, yalnız ve ancak, bir noktainazardan istifade
ederiz. (Atatürk)

-Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için (özne ile
yüklen arasına başka öğeler girmişse) özneden sonra kullanılır:

Çocuk, soğuk bir kış günü ayrıldığı ve uzun zaman haberini dahi alamadığı
köyünü artık unutmuştu.

-Cümlede isim olarak kullanılan adlaşmış sıfatlar, kendinden sonra gelen
kelimenin sıfatı şeklinde anlaşılacaksa bu kelimelerden sonra virgül konur.
Yani bir kelimenin kendinden sonraki kelimeyle ilgisi olmadığını göstermek
için kullanılır.

Bu, tek gözlü, genç fakat ihtiyar görünen bir adamcağızdır.
İhtiyar, bekçiye müdür beyin içeride olup olmadığını sordu.

Bu cümlede ihtiyar kelimesinden sonra virgül olmasaydı bekçinin ihtiyar olduğu

ve başka birinin bu ihtiyar bekçiye soru sorduğu anlaşılacaktı.

-Anlama güç kazandırmak için tekrarlanan kelimeler arasına konur [6]:

Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu den bir kamış olsam. (AH)

-Kendisinden sonraki cümleye bağlı olan "hayır, yok, yoo, evet, peki pekâlâ,
tamam, olur, hayhay, baş üstüne, öyle, haydi, elbette" gibi kelimelerden sonra
konur:

Evet, kırk seneden beri Türkçe merhale merhale Türkçeleşiyor.
¦Yoo, güvercinlerime dokunmayın, dedi.

-Hitaplardan sonra kullanılır:

Muhterem Hocam,
Arkadaşlar, bu sorular yarına kadar çözülmeli!
Efendiler, bilirsiniz ki, hayat demek, mücadele, müsademe demektir.

-Arasözlerin ve ara cümlelerin (içe içe birleşik cümlelerde iç cümlenin)
başında ve sonunda kullanılır:

Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz.
Bu söz, ister inanın ister inanmayın, doğrudur.
Arka sıradakilerden biri, gözlüklü olanı, bir soru sordu.
Dün Ali amcalara, eski komşumuza, gittik.
Doğup, büyüdüğü yerleri, memleketini, çok özlemişti.
Onu dün akşama doğru, saat beş gibi, Kızılay'da gördüm.

-Başkalarının sözlerinden yapılan veya yazanın kendine ait başka sözlerinden
yaptığı alıntılar [7] tırnak içine alınmamışsa iki virgül arasında verilir.

Son Güncelleme : 15-10-2007 19:22

Bu Makaleyi web sitenize alıntılayın
Beğenilme
Yazdır
E-mail olarak gönder
Devamını Oku
del.icio.us adresine kaydet

NOKTA

-Hüküm, yargı bildiren, tamamlanmış cümlelerin sonuna konur:

Türk'üm.
Okul açıldı.

"Artık ana dili büsbütün işitilmez olmuştu. Hasan, köşeye büzüldü; bir şeyler
soran olsa da susuyordu, yanakları pençe pençe, al al olarak susuyordu.
Portakal bahçelerine dalmış, göğsünde bir katılık, gırtlağında lokmasını
yutamamış gibi bir sert düğüm, daima susuyordu." (Eskici; Refik Halit Karay)

-Bazı kısaltmaların sonuna konur:


Prof., Doç., Dr., İst., s., vb., Cad., Sok., Alm., Ar., Far., Fr., İng.

Nokta kullanılmayan kısaltmalar:

TBMM, TDK, D, B, K, G, KB, GB, KD, GD (sekizi de yön),
m, cm, g, kg, l, C, Fe

-Sayılardan sonra sıra belirtmek için "-ncİ" ekinin yerine kullanılır:

50. yıl kutlamaları, Cumhuriyet'in 75. yılı, yılın 365. günü
IV., II. Mehmet, XV. yüzyıl

-Üçlü gruplara ayrılan sayılar arasına konur [2]:

12.584.000, 325.355.254

-Tarihlerde gün, ay ve yıl rakamlarının arasına konur.

05.02.1972, 119.12.1996, 29.X.1923

Ay adları harfle yazılırsa nokta kullanılmaz:

29 Ekim 1923

-Saat bildiren sayılarda saat ile dakika arasına konur:

08.30, 14.40, 23.58, 00.20 [3]

-Bir yazının maddelerini gösteren rakam ve harflerden sonra konur:

I. II. A. B. 1. 2. a . b. i. ii.

-Bibliyografyada her künyenin sonuna konur:

Agâh Sırrı Levent, Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, Ankara 1960.

-Matematikte çarpı işareti yerine konur:

PARAGRAFIN YAPISI

Paragrafın cümlelerden oluştuğunu söylemiştik. Bu cümlelerin anlam ve yapı
yönünden bir sıralanışı vardır. Bu da paragrafın bölümlerini oluşturur.

1.Paragrafın Bölümleri

a.Giriş Cümlesi : Giriş cümlesi bağımsızdır. Diğer cümleler giriş cümlesine
biçimce ve anlamca bağlıdır. Kendinden önce geçmiş bir cümle var mı, izlenimi
uyandırmamalıdır. Geliştirilmeye, açıklanmaya uygundur.

b.Gelişme Cümlesi : Giriş cümlesine ya da bir sonraki cümleye anlamca ve
yapıca bağlıdır. Ana düşünceyi açıklayıcı destekleyici örnek ve tanımlamalar
vardır. Ayrıntıya yer verilen bölümdür.Birden fazla paragraftan oluşabilir.

c.Sonuç Cümlesi : Paragrafta anlatılanları özetleyen cümledir. Çoğunlukla;
kısaca, özetle, böylece, bununla birlikte, bundan dolayı gibi bağlayıcı
sözlerle başlar. Genelde anadüşünce sonuç bölümünde olur.

PARAGRAF NEDİR?

Paragraf, bir ana düşünce etrafında kurulan cümlelerin oluşturduğu
topluluktur. Bir satır başından diğer satış başına kadar devam eder. Tanımdan
da anlaşılacağı gibi paragrafın iki özelliği vardır; cümlelerden oluşması ve
konu bütünlüğünün bulunması

ANA DÜŞÜNCE

Ana fikir bir parçada esas vurgulanmak istenen düşüncedir. Yazarın okuyucusuna
vermek istediği mesaj ana fikri oluşturur. Konu için araçtır, demiştir. Ana
fikir de amaçtır.

Ana fikir soruları çözülürken şunlara dikkat edilmelidir:

1.Ana fikir paragrafın tamamını kapsar.

2.Bazı paragraflarda ana fikir cümle halinde metnin başında veya sonunda
verilebilir. Bazı paragraflarda ise direkt verilmez. Okuyucu "anlam
bütünlemesi" yaparak ana fikri bulur.

3.Ana fikir bulunurken kendi düşüncelerimiz değil, paragrafta yazılanlar
dikkate alınmalıdır.

4.Ana fikir bulunurken; yazar bu yazıyı niye yazmış? Veya yazarın vermek
istediği mesaj nedir? Soruları sorulabilir.

5.Şiirlerin konusu ve ana fikri olmaz. Şiirlerin teması vardır.

Anlatim Bozukluklari

ÜNLÜ DÜŞMESİ
Türkçe'de bazen kelimelerden bir ünlünün düştüğü görülür. Ünlü düştüğünde hece sayısı da azaldığından bu kurala ünlü düşmesi yanında hece...
ÜNLÜ DARALMASI
Bir kelimede düz-geniş ünlülerden (a, e) sonra -yor eki gelirse, bu ünlüleri darlaştırarak -ı-i-u-ü 'ye dönüştürür. Geniş olan ünlülerin